
hani bir çocuk geçerdi içinden gözlerinin akşam üstlerisen…
sarakarak pencerenden…
göğüslerine doldururken sardunya kokusunuuz
atıp sokağınızın sonuna gölgesini dönüp yüzünü gün batan yere mavi gölgesiyle bir çocuk…turuncuya…
geçip giderdi…
içinden gözlerinin…
bakamadan pencerene…
yüreğinde bir cesaret ölüsüyle çekip giderdi…
içinde korkaklığın o garip hazzı……
deniz kıyıları yoktu çocuğun kumsalı yoktu boş sandalları şarap tadını bilmediği belki de o yüzden…
bir hayal…/in takılırdı peşine salaş akşamlarına girerdi…/nmahur şarkılar çalınanda…
divane satırlar…
sarhoş besteler…(o zamanlar…sim siyah…zehir zıkkım…arabesk tadında değildi şarkılar…tertemizdi…eski sevdalar gibi…)
kemanlar inlerdi…
taksim taksim kanunlar…
tamburlar…
ve neylerin o ağır hüznü…
biraz ayyaş…
biraz mevlevi…
nağmeler dökülünce dudaklarından hanendenin…
kirletip sarhoş dudaklarıyla o güzelim şarkıyı çocukeşlik ederdi …
“bir bahar akşamı rastladım size…sevinçli bir telaş içindeydiniz…”
sarhoş sesine hiç yakışmaz ya…
yinede olsundu…
gece yarıyı vuranda…
sönende pencerende ışık…
kent uykuya dalanda …
dönüp giderdi geldiği yere ve şiirler okuyaraktan kendi kendine ve sana…
ve senli…
ve senin için…
sevdana dair…
“bir ben uyumadım kaç leylim bahar”…
ki…
eflatuna boyalı o bahar akşamları…
nergizlerin son dem kokusunda…
sönüp sönüp giderdi ateş böcekleri…
dalıp dalıp giderdi…
karanlığına doğru…
boyun bükerdi bir menekşe…
hercai……
bir akşam üstü…
ne sen pencerende oldun…
nede o çocuk geçti sokağınızdan…
kaldırımlarınızda sardunya ölüleri……
yıllar sonra o çocuk…
ölüme yarım kala…
işte o…
işte ben…
bir sahil buldum kendime…
bir kumsal…
bir çift sandal…
ve dilimde hoş şişkinliği şarabın…
uyanıp
“vira bismillah” larında balıkçıların…
vazgeçip sarhoşluğumdan…
geldim…
kapına dayandım……
ilk selamı sen verdin…
hatırlarmısın??...…
varsın…
yoksun…
o kadar azsın ve o kadar çoksun…
ki……
tarifi imkansızsın…
imkansızımsın…
şair ?
şair ?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder