8 Ağustos 2008 Cuma

Neden Yaşıyorsun?


Neden yaşıyorsun? Hiç sordun mu? Burada ve şu anda uğruna yaşanacak hiçbir şey yok. Yalnızca umut var. Sen Pandora'nın kutusunu taşıyorsun. Şu anda neden yaşıyorsun? Neden her sabah kalkıyorsun? Neden tüm güne yeniden başlıyorsun? Ve sonra yeniden, yeniden? Bu tekrar neden? Sebep ne? Şu anda, neden yaşadığına dair bir sebep bulamıyorsun. Bir şey bulsan da geleceğe dair olacak... Bir şeyin olacağına dair bir umut; bir gün 'bir şey' olacak. O günün ne zaman geleceğini bilmiyorsun; ne olacağını bile bilmiyorsun... Ama bir gün 'bir şey' olacak ve bu yüzden yaşamaya devam ediyorsun, hayatını sürdürüyorsun.

İnsan yalnızca umut içinde yaşar ve bu yaşam değildir; çünkü umut demek düş demektir. Burada ve şu anda yaşamadığın sürece canlı değilsin. Ölü bir ağırlıksın ve tüm umut ettiklerini yerine getirecek o yarın asla gelmeyecek. Ölüm geldiğinde, ancak o zaman artık yarın olmadığını, artık erteleyemeyeceğini fark edersin; o zaman hayal kırıklığı yaşarsın, aldatıldığını hissedersin... Ama kimse seni aldatmadı; bütün bu kargaşanın sahibi sensin.

Su anda, şimdide yasamaya çalış ve ne nitelikte olursa olsun umut besleme. O umutlar dünyevi olabilir, diğer dünyaya dair olabilir; hiç fark etmez. Dinsel olabilir... Gelecekte bir yerde, diğer dünyada, cennette, nirvanada, ölümden sonra... Ama hiç fark etmez. Umut etme, burada ince bir umutsuzluk hissetsen bile burada kal. Burada şimdideki andan uzaklaşma. Uzaklaşma! Acı çek, ama umudun gelmesine izin verme.

Umut aracılığı ile düş gelir. Umutsuz ol. Yasam umutsuzsa, umutsuz ol. Bunu kabullen, ama gelecekteki bir olaya tutunma. O zaman aniden değişim olacaktır. Bir kez su anda kalmayı başarınca düşler duracaktır... Çünkü o zaman doğamazlar. Kaynak çekildi. Sen onlarla işbirliği yapıyorsun, onlara annelik ediyorsun; iste bu yüzden doğuyorlar. Onlarla işbirliği yapma, onları besleme..

Hiç yorum yok: